GEREKÇELİ-İÇTİHATLI 2004 SAYILI İCRA VE İFLAS KANUNU MADDE-8
Tutanaklar:
Madde 8 – (Değişik: 18/2/1965-538/4 md.)
İcra ve iflas daireleri yaptıkları muamelelerle kendilerine vakı talep ve beyanlar hakkında bir tutanak yaparlar. Sözlü itirazlar ile talep ve beyanların altları ilgililer ve icra memuru veya yardımcısı veya katibi tarafından imzalanır.
(Ek fıkra: 2/7/2012-6352/2 md.) İcra ve iflas dairelerince verilen kararlar gerekçeli olarak tutanaklara yazılır.
İlgililer bu tutanakları görebilir ve bunların örneğini alabilir.
İcra ve iflas dairelerinin tutanakları, hilafı sabit oluncaya kadar muteberdir.
GEREKÇE:
Maddeyle, kararların gerekçeli olarak icra tutanaklarına yazılması kabul edilmektedir. Uygulamada talepler hakkında gerekçe yazılmadan karar verilmekte, genellikle bu işlem kaşe kullanılarak yerine getirilmektedir.bu değişiklikle, standart ifadeli kaşe kullanılmasının önüne geçilerek kararlarda yaşanabilecek keyfiliğin önlenmesi ve böylece etkin bir denetim sağlanması amaçlanmaktadır. Taraflar, gerekçesi olmauan kararları anlamada, değerlendirmede zorlanmaktad, bu nedenle şikayete ve itiraza konu etmektedirler. Bu şekilde kararlara gerekçe yazılması tarafları ikna etmede daha etkili olacak, aynı zamanda işlemin şikayete konu edilmesi halinde etkin ve hızlı bir denetim sağlanması imaknı doğacaktır.
İÇTİHAT:
T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
E. 2017/12-1154
K. 2018/1307
T. 4.7.2018
• ÖDEME EMRİNE İTİRAZ TARİHİNİN BELİRLENMESİ ( İtiraz Dilekçenin Zimmet Defteri Adı Verilen Bir Evrakla İcra Dairesine Sunulduğu Belirtilmiş İse de Bu Belge İ.İ.K.'nun 8. Md. Belirtilen İcra Tutanağının Aksini İspata Elverişli Olmadığı - Dilekçenin Havale Ettirildiği Tarih ve İcra Tutanağına Geçirildiği Tarih İtiraz Süresinin Geçmesinden Sonra Olduğundan Takibin Kesinleştirilmesinin Doğru Olduğu )
• ŞİKAYET ( Dilekçenin Havale Ettirildiği Tarih ve İcra Tutanağına Geçirildiği Tarih İtiraz Süresinin Geçmesinden Sonra Olduğundan Takibin Kesinleştirilmesinin Doğru Olduğu - İtiraz Dilekçenin Zimmet Defteri Adı Verilen Bir Evrakla İcra Dairesine Sunulduğu Belirtilmiş İse de Bu Belge İ.İ.K.'nun 8. Md. Belirtilen İcra Tutanağının Aksini İspata Elverişli Olmadığı/İtirazın Süresinde Yapıldığının Kabulü İle Haczin Kaldırılması )
• İTİRAZIN SÜRESİNDE YAPILDIĞININ KABULÜYLE TAKİBİN DURDURULMASI VE HACİZLERİN KALDIRILMASI ŞİKAYETİ ( İtiraz Dilekçesi Zimmet Defteriyle Teslim Edilse Bile Kendisine Hukuki Sonuç Bağlanan İtiraz Dilekçesinin Ayrıca Havale Ettirilmesi ve İcra Tutanağına Yazdırılmasının İ.İ.K.'nun Md. Gereği Olduğu )
• ZİMMET DEFTERİ İLE İTİRAZ DİLEKÇESİNİN TESLİMİ ( Dilekçenin Havale Ettirildiği Tarih ve İcra Tutanağına Geçirildiği Tarih İtiraz Süresinin Geçmesinden Sonra Olduğundan Takibin Kesinleştirilmesinin Doğru Olduğu - İtirazın Süresinde Yapıldığının Kabulüyle Takibin Durdurulması ve Hacizlerin Kaldırılması Şikayeti )
2004/m.8/1
ÖZET : Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık: Ödeme emrine itiraz tarihinin belirlenmesinde zimmet defterindeki teslim tarihinin mi yoksa icra müdürü tarafından dilekçe üzerine konulan havale tarihi ya da işlemin icra tutanağına geçirildiği tarihin mi esas alınması gerektiği noktasında toplanmaktadır. Somut olayda şikâyetçi-borçlu aleyhine icra takibi yapılmış ve ödeme emri borçluya 29.07.2013 günü tebliğ edilmiştir. Borçlu olmadığı kanısında bulunan belediye başkanlığının bu aşamada yapması gereken iş, yasal yedi günlük süre dolmadan, en geç 05.08.2013 günü akşamı mesai saati sonuna kadar itiraz dilekçesini icra dairesine havale ettirmek suretiyle teslim etmek ve dilekçenin dosyaya konulduğu hususunda icra tutanağının düzenlenmesini istemekten ibarettir. Oysa dosyanın incelenmesinde dilekçenin havale ettirildiği tarih ve icra tutanağına geçirildiği tarih, belirtilen sürenin geçmesinden sonraki bir tarih olan 06.08.2013 tarihidir. Anılan tarih yukarda gösterilen yasal yedi günlük süreden sonradır. Bu hâliyle süresinde yapılmayan itiraz geçersiz olup, icra dairesince takibin kesinleştirilmesinde ve haciz işleminin yapılmasında yasaya aykırı yön bulunmamaktadır. Her ne kadar şikâyetçi yanca dilekçenin zimmet defteri adı verilen bir evrakla icra dairesine sunulduğu belirtilmiş ise de, bu belge İcra ve İflas Kanununun 8. maddesinde belirtilen icra tutanağının aksini ispata elverişli değildir. Şöyle ki, uygulamada zimmet defterleri kamu kurumları arasındaki evrak teslimini gösterme maksadıyla düzenlenen defterlerdir. Vurgulanmalıdır ki, somut olayla sınırlı olarak şikâyetçi kamu kurumu olmasının ötesinde, icra dosyasının borçlusudur ve taraf olduğu takibe dair belgeleri zimmet defteriyle teslim etmesi mümkün değildir. İcra dairesince belediyelerden istenen çeşitli kayıtların, taşınmaza ait imar durumlarının vb. zimmet defteri ile teslimi mümkün ise de Belediyenin taraf olduğu dosyaya dair itiraz dilekçesinin bu usulle icra dairesine sunulmuş olması, başlı başına işlemin usulüne uygun olduğunu göstermez. Zimmet defteriyle teslim edilse bile, kendisine hukuki sonuç bağlanan itiraz dilekçesinin ayrıca havale ettirilmesi ve icra tutanağına yazdırılması, İcra ve İflas Kanununun 8. maddesinin gereğidir.
DAVA : Şikâyetçi-borçlu tarafından “itirazın süresinde yapıldığının kabulüyle takibin durdurulması ve hacizlerin kaldırılması” istemiyle yapılan şikâyetten dolayı yapılan yargılama sonunda Edirne İcra ( Hukuk ) Mahkemesince şikâyetin kabulüne dair verilen 11.12.2013 gün ve 2013/418 E., 2013/520 K. sayılı karar, şikâyet olunan-alacaklı vekili tarafından temyiz edilmekle 12. Hukuk Dairesinin 18.03.2014 gün ve 2014/4837 E., 2014/7765 K. sayılı kararı ile;
“...Genel haciz yolu ile ilamsız takipte borçlu belediye vekili icra mahkemesindeki şikayetinde, 29.07.2013 tarihinde ödeme emrini tebliğ aldıktan sonra belediye zimmet defterinin 2173 numaralı kaydıyla süresi içinde 02.08.2013 tarihinde itirazda bulunmalarına karşın icra müdürlüğünce itiraz dilekçesinin 06.08.2013 tarihinde kayda geçirilip belediye hesaplarına ve taşınmazlarına haciz konulduğunu ileri sürerek itirazlarının süresinde sayılmasını istemiş, mahkemece, zimmet defterinin resmi belge sayıldığı gerekçesi ile şikayetin kabulüne karar verilmiştir.
İİK.nun 8. maddesine göre "İcra ve iflas daireleri yaptıkları muamelelerle kendilerine vaki talep ve beyanlar hakkında bir tutanak yaparlar. Sözlü itirazlar ile talep ve beyanların altları ilgililer ve icra memuru veya muavini veya katibi tarafından imzalanır. İcra ve iflas dairelerince verilen kararlar gerekçeli olarak tutanaklara yazılır. İlgililer bu tutanakları görebilir ve bunların örneğini alabilir. İcra ve iflas dairelerinin tutanakları, hilafı sabit oluncaya kadar muteberdir." hükmü düzenlenmiştir.
İcra müdürlüğüne yapılan işlemlerde aslolan icra müdürlüğü kayıtları olup, yukarıdaki yasa hükmü uyarınca bu kayıtlar, aksi sabit oluncaya kadar geçerlidir.
Bu durumda mahkemece, yukarda açıklanan sebeplerle şikayetin reddine karar verilmesi gerekirken takipte taraf olan belediyeye ait kayıtlar uyuşmazlığın çözümünde esas alınarak yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir…”
gerekçesi ile bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Şikâyet genel haciz yolu ile takibe yönelik itiraz dilekçesinin yasal süre içinde verilmiş olduğu iddiasına rağmen, icra müdürünün daha sonraki bir tarihi esas alarak takibi kesinleştirmesine dair işlemin iptali ile konulan hacizlerin kaldırılmasına ilişkindir.
İcra Mahkemesince Edirne 2. İcra Dairesinin 2013/5443 Sayılı takip dosyasında borçlu belediye başkanlığı hakkında alacaklı tarafından ilamsız icra yoluyla takip başlatıldığı, borçlu belediye başkanlığına ödeme emrinin 29.07.2013 tarihinde tebliğ edildiği, borçlu belediye başkanlığınca 02.08.2013 tarihli dilekçeyle borca itiraz edildiği, borca itiraza dair dilekçenin icra dairesince 06.08.2013 tarihinde havale edildiği, UYAP kayıtlarında 06.08.2013 tarihinde tarandığı, tarama sırasında icra dairesinin havalesinin bulunmadığı, havalenin tarama işleminden sonra yapıldığı, borçlu tarafından yapılan itirazın 07.08.2013 tarihinde itirazın süresinde olmadığından bahisle reddedildiği, belediye başkanlığına ait zimmet defterinin incelenmesinde dilekçenin 02.08.2013 tarihinde icra dairesine teslim edildiği, ancak her nasılsa icra dairesince dilekçe hakkında bu tarihte karar verilmediği, 06.08.2013 tarihinde dilekçe verilmiş gibi işlem yapılarak itirazın reddedildiği, itiraz dilekçesinin resmî belge sayılan zimmet defterine göre süresi içerisinde 02.08.2013 tarihinde verildiği gerekçesiyle şikâyetin kabulüyle 07.08.2013 tarihli icra dairesi kararının kaldırılmasına karar verilmiştir.
Şikâyet olunan-alacaklı vekilinin temyiz itirazı üzerine Özel Dairece yukarda başlık bölümünde gösterilen sebeplerle yerel mahkeme kararı bozulmuştur.
Yerel Mahkemece İcra ve İflas Kanunu'nun 62/ son maddesinde "Borçluya, itiraz eylediğine dair bedava ve pulsuz bir belge verilir." şeklinde hükmün mevcut olduğu, ancak icra dosyasında itiraz eden belediye başkanlığına böyle bir belgenin verilmediği, belediye başkanlığına ait zimmet defterine göre borca itiraz dilekçesinin 02.08.2013 tarihinde icra dairesine teslim edildiği, zimmet defterinde silinti, kazıntı olmadığı, tarihler arasında tutarsızlık bulunmadığı, icra dairesine yazılan yazıya verilen cevapta zimmet defterinde bulunan evrakı teslim aldığını gösteren tarihin yanında bulunan imzanın icra dairesi zabıt kâtibine ait olduğu, zimmet defterinde bulunan imzanın icra dairesi personelince atılmış olması nedeni ile dilekçenin 02.08.2013 tarihinde alındığının ispatlandığı, ancak borca itiraz dilekçesinin havalesinin bu tarihte yapılmadığı, daha sonraki bir tarihin havale tarihi olarak borca itiraz dilekçesinin üzerine yazıldığı gerekçesiyle önceki kararda direnilmiştir.
Direnme kararı şikâyet olunan-alacaklı vekili tarafından temyize getirilmektedir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık: Ödeme emrine itiraz tarihinin belirlenmesinde zimmet defterindeki teslim tarihinin mi yoksa icra müdürü tarafından dilekçe üzerine konulan havale tarihi ya da işlemin icra tutanağına geçirildiği tarihin mi esas alınması gerektiği noktasında toplanmaktadır.
İcra ve İflas Kanunu'nun “tutanaklar” kenar başlıklı 8. maddesinin birinci fıkrasına göre “İcra ve iflas daireleri yaptıkları muamelelerle kendilerine vakı talep ve beyanlar hakkında bir tutanak yaparlar. Sözlü itirazlar ile talep ve beyanların altları ilgililer ve icra memuru veya yardımcısı veya katibi tarafından imzalanır”. Aynı maddenin son fıkrası ise “İcra ve iflas dairelerinin tutanakları, hilafı sabit oluncaya kadar muteberdir” düzenlemesini getirmiştir.
Aleyhine genel haciz yolu ile icra takibi yapılan borçlu, borçlu olmadığı kanaatinde ise ödeme emrinin kendisine tebliğinden itibaren 7 gün içinde icra dairesine vereceği bir dilekçeyle borca ( ya da yetkiye ) itiraz edebilir. Bu itiraz üzerine takip durur ( İİK.m.66 ). Takibe bu süre içinde itiraz edilmemişse alacaklı haciz isteme yetkisini kullanabilir.
Kendisine bir dilekçe sunulan icra memuru, bu dilekçeyi havale ederek icra dosyasına koyar ve icra tutanağına da bu durumu kaydeder.
Somut olayda şikâyetçi-borçlu ... aleyhine icra takibi yapılmış ve ödeme emri borçluya 29.07.2013 günü tebliğ edilmiştir. Borçlu olmadığı kanısında bulunan belediye başkanlığının bu aşamada yapması gereken iş, yasal yedi günlük süre dolmadan, en geç 05.08.2013 günü akşamı mesai saati sonuna kadar itiraz dilekçesini icra dairesine havale ettirmek suretiyle teslim etmek ve dilekçenin dosyaya konulduğu hususunda icra tutanağının düzenlenmesini istemekten ibarettir. Oysa dosyanın incelenmesinde dilekçenin havale ettirildiği tarih ve icra tutanağına geçirildiği tarih, belirtilen sürenin geçmesinden sonraki bir tarih olan 06.08.2013 tarihidir. Anılan tarih yukarda gösterilen yasal yedi günlük süreden sonradır. Bu hâliyle süresinde yapılmayan itiraz geçersiz olup, icra dairesince takibin kesinleştirilmesinde ve haciz işleminin yapılmasında yasaya aykırı yön bulunmamaktadır.
Her ne kadar şikâyetçi yanca dilekçenin zimmet defteri adı verilen bir evrakla icra dairesine sunulduğu belirtilmiş ise de, bu belge İcra ve İflas Kanununun 8. maddesinde belirtilen icra tutanağının aksini ispata elverişli değildir. Şöyle ki, uygulamada zimmet defterleri kamu kurumları arasındaki evrak teslimini gösterme maksadıyla düzenlenen defterlerdir. Vurgulanmalıdır ki, somut olayla sınırlı olarak şikâyetçi ... kamu kurumu olmasının ötesinde, icra dosyasının borçlusudur ve taraf olduğu takibe dair belgeleri zimmet defteriyle teslim etmesi mümkün değildir. İcra dairesince belediyelerden istenen çeşitli kayıtların, taşınmaza ait imar durumlarının vb. zimmet defteri ile teslimi mümkün ise de Belediyenin taraf olduğu dosyaya dair itiraz dilekçesinin bu usulle icra dairesine sunulmuş olması, başlı başına işlemin usulüne uygun olduğunu göstermez. Zimmet defteriyle teslim edilse bile, kendisine hukuki sonuç bağlanan itiraz dilekçesinin ayrıca havale ettirilmesi ve icra tutanağına yazdırılması, İcra ve İflas Kanununun 8. maddesinin gereğidir.
Bu hâliyle yasal süresinde yapılmış bir itirazın bulunduğu söylenemez ve takibin durdurulmamış olması isabetlidir.
Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında zimmet defterinin resmî belge niteliğinde olduğu ve özellikle icra memurunun imzasını taşıması sebebiyle borca itiraza dair dilekçenin 02.08.2013 tarihinde İcra Dairesince teslim alındığı, bu sebeple yerel mahkeme kararının onanması gerektiği görüşü ileri sürülmüşse de bu görüş Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.
Açıklanan sebeplerle yerel mahkemenin direnme kararı usul ve yasaya aykırı olup, direnme kararının bozulması gerekir.
SONUÇ : Şikâyet olunan-alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle direnme kararının Özel Daire bozma kararında açıklanan sebeplerle BOZULMASINA, istenmesi halinde temyiz peşin harcının yatırana iadesine, 2004 Sayılı İcra ve İflas Kanunun 366/III. maddesi uyarınca tebliğden itibaren 10 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 04.07.2018 gününde oy çokluğuyla karar verildi.
T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
E. 2009/12-185
K. 2009/182
T. 13.5.2009
Taraflar arasındaki şikayet davasından dolayı
yapılan yargılama sonunda; A____8.İcra Hukuk Mahkemesi'nce şikayetin kabulüne
dair verilen 30.11.2007 gün ve 2007/1199-1238 sayılı kararın incelenmesi karşı
taraf/alacaklı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 12. Hukuk
Dairesi'nin 25.03.2008 gün ve 2008/3220-6016 sayılı ilamı ile;
(...Alacaklı tarafından borçlu aleyhine genel
haciz yolu ile başlatılan icra takibine karşı borçlu şirket müdürünün takip
dosyasına süresinde verdiği dilekçede herhangi bir şekilde borca itiraz
etmediği, sadece ruhsatla ilgili olarak açıklamalarda bulunduğu, bu durumda
İcra müdürlüğünce yapılan işlemde bir usulsüzlük bulunmadığından şikayetin
reddi yerine kabulü isabetsizdir...),
Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri
çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda
direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme
kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar
okunduktan sonra gereği görüşüldü:
İstek, icra müdürlüğü işlemini şikayete
ilişkindir.
Şikayetçi/borçlu vekili, 23.11.2007 tarihli
eldeki şikayeti ile müvekkili şirketin itiraz dilekçesinde, "borcum
yoktur", "borca itiraz ediyorum" gibi kelimeler geçmemekteyse
de, dilekçe bütünüyle incelendiğinde, dosya konusu borcun alacaklının kusurlu
hareketlerinden kaynaklandığını, dolayısıyla kendisinin sorumlu bulunmadığını
ifade ettiği ve bu şekilde itiraz iradesini ortaya koyduğunun açıkça
anlaşıldığını; esasen, İcra dairesinin, şayet şirketin itiraz beyanını açık
bulmuyorsa, bunu açıklatması gerekirken bunu yapmadığını ifadeyle, İcra
müdürlüğünün takibin devamına işleminin iptali ile müvekkili şirket
dilekçesinin itiraz dilekçesi olduğunun kabulünü ve takibin durdurulmasını
istemiştir.
Mahkeme şikayeti kabul etmiş; alacaklının
temyizi üzerine özel dairece karar yukarıda başlık bölümünde yer alan
gerekçeyle bozulmuştur.
Uyuşmazlığa konu borçlu şirket temsilcisinin
13.06.2007 tarihli dilekçesinin süresinde olduğu, bu dilekçe kapsamında borca
veya takibe itiraz edildiğine ilişkin açık bir ibarenin yer almadığı olgusu,
mahkemenin de özel dairenin de kabulündedir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen
uyuşmazlık; borçlunun, itiraz iradesini, yani ödeme emrine ya da borca itiraz
etmek istediğini icra dairesine bildirirken belli bir sözcüğü kullanmasının
yasal şart olup olmadığı; bu cümleden olarak; borçlu şirket temsilcisinin icra
müdürlüğüne ibraz ettiği dilekçe kapsamına göre borca ya da takibe itirazının
varlığını kabule olanak bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.
Bilindiği üzere; T.C. Anayasası'nın 36.
maddesinde "hak arama özgürlüğü" düzenlenmiş; bu özgürlük Avrupa
İnsan Hakları Sözleşmesi'nin adil yargılanmaya ilişkin 6. maddesinde de
"herkese adli merciler önünde davalı ya da davacı olma hakkının
tanınması" olarak ifade edilmiş ve bu kural Anayasa'nın 90/son maddesi
hükmüyle de iç hukuk düzenlemesi olarak kabul edilmiştir. Yine, Anayasa'nın
40/son maddesinde karar verme yetkisini kullanan bütün idari kurumların
kişilerin itiraz edecekleri mercileri ve süresini kararlarında göstermek
zorunda oldukları ifade edilmiştir.
Diğer taraftan, 2004 sayılı İcra ve İflas
Kanunu'nun Üçüncü Bap'ında ilamsız takibe ilişkin yasal düzenlemeler yer
almaktadır.
Anılan kanunun ilamsız takipte "itirazın
şekli ve süresi"ni düzenleyen 62. maddesi;
"İtiraz etmek isteyen borçlu, itirazını,
ödeme emrinin tebliği tarihinden itibaren yedi gün içinde dilekçe ile veya
sözlü olarak icra dairesine bildirmeye mecburdur. İtiraz, takibi yapan İcra
dairesinden başka bir icra dairesine yapıldığı takdirde bu daire gereken
masrafı itirazla birlikte alarak itirazı derhal yetkili İcra dairesine
gönderir; alınmayan masraftan memur şahsen sorumludur.
Takibe itiraz edildiği, 59 uncu maddeye göre
alacaklının yatırdığı avanstan karşılanmak suretiyle üç gün içinde bir muhtıra
ile alacaklıya tebliğ edilir.
Borçlu veya vekili, dava ve takip işlemlerine
esas olmak üzere borçluya ait yurt içinde bir adresi itirazla birlikte
bildirmek zorundadır. Adresini değiştiren borçlu yurt içinde yeni adres
bildirmediği ve tebliğ memurunca yurt içinde yeni adresi tespit edilemediği
takdirde, takip talebinde gösterilen adrese çıkarılacak tebligat borçlunun
kendisine yapılmış sayılır.
Borcun bir kısmına itiraz eden borçlunun o
kısmın cihet ve miktarını açıkça göstermesi lazımdır. Aksi takdirde itiraz
edilmemiş sayılır.
Borçlu takibin müstenidi olan senet altındaki
imzayı reddediyorsa, bunu itirazında ayrıca ve açıkça beyan etmelidir. Aksi
takdirde icra takibi yönünden senetteki imzayı kabul etmiş sayılır.
Borçluya, itiraz eylediğine dair bedava ve
pulsuz bir belge verilir" hükmünü içermektedir.
Görülmektedir ki, anılan maddede takibe kısmi
itiraz halinde itiraz edilen kısmın; yetkiye ve imzaya itiraz halinde de buna
ilişkin itirazların, açıkça gösterilmesi gerekliliği belirtilmesine karşın,
borcun tamamına itiraz halinde bunun dilekçede açıkça beyan edilmesi gereğine
işaret eden bir düzenlemeye yer verilmemiştir. Yasanın getirmediği bir
kısıtlamanın uygulama ile getirilmesi olanaklı değildir.
Ödeme emrine (borcun tamamına) itirazın
geçerli olabilmesi için; ödeme emrine itiraz edebilme ehliyetinin varlığı,
ödeme emrinin tebliğinden itibaren yedi gün içinde itirazın yapılması ve itiraz
iradesinin ortaya konulması, gerekli ve yeterlidir. Ayrıca, borca itirazın
geçerli sayılabilmesi için, borçlunun itirazında sebep bildirmesi de
gerekmemektedir.
Ödeme emrine itiraz hakkı, kendisine
"ödeme emri tebliğ edilmiş" ve "takip ehliyeti"ne sahip
kimseye aittir. Tüzel kişiler aleyhine yapılan takiplerde, borçlu tüzel kişinin
organı (temsilcisi) buna ilişkin yetki belgesini de göstermek kaydıyla ödeme
emrine itiraz edebilir.
Yukarıya aynen alınan, 2004 sayılı İcra ve
İflas Kanunu'nun 62. maddesinin 1. fıkrasının 1. cümlesine göre; takibe (ödeme
emrine) itirazın yazılı (dilekçe ile) ya da sözlü olarak icra dairesine
bildirilmesi gerekir.
İtirazın yazılı yapılması halinde, bu hususta
sınırlayıcı yasal bir düzenleme olmadığından, belirli sözcüklerin kullanılması
zorunlu değildir. Borçlunun; "borçlu değilim", "borcum
yoktur", "alacaklının takibe yetkisi yoktur", "senet sahtedir",
"itiraz ediyorum", "borçtan sorumlu değilim" ve sair
şekilde itiraz istemini dile getiren, itiraz iradesini ortaya koyan sözcüklerin
kullanılması yeterlidir. Bu konuda, kullanılan sözcüklerin sözlük anlamına
bakılmayıp, onu kullanan kişinin gerçek maksat ve isteği göz önünde tutulmalıdır.
Borçlunun dilekçesinden genel olarak
"itiraz iradesi" çıkarılabiliyorsa, bu geçerli bir itiraz olarak
kabul edilmelidir. Bu konuda, kuşkuya düşülmesi halinde, borçlu lehine hareket
edilmelidir. Zira, itirazın geçerli sayılmaması durumunda, borçlu borcu kabul
etmiş sayılacağından, gerçek iradesine aykırı bir durumla karşı karşıya
kalabilecektir. Kuşku bulunan hallerde, itiraz hakkı süreyle kısıtlanan
borçlunun çıkan, alacaklınınkine göre daha çok korunmaya değer olduğundan,
borçlunun pek açık olmayan bildirimlerinin, bu bildirimden çıkarılacak gerçek
irade de gözetilerek geçerli bir itiraz bildirimi olarak kabul edilmesi yasanın
düzenleniş biçimine ve amacına da uygun olacaktır.
İtiraz dilekçesinin, icra memuruna havale
ettirilip, icra tutanağına yazdırılmış olması (İİK. mad. 8/1, Yön. mad. 20)
gerekir. Aksi takdirde, alacaklının bu yöne ilişkin şikayeti üzerine borçlunun
itiraz dilekçesi geçerli kabul edilmez. Çünkü "ödeme emrine itiraz
tarihi", "itiraz dilekçesinde yazılı olan tarih" olmayıp,
"bu dilekçenin icra tutanağına geçirildiği tarihtir. İcra müdürünün
dilekçenin kendisine verilmesine karşın tutanağa geçirmek yerine yapacağı
aksine bir muamelenin borçlu lehine yorumlanması gerektiği öğretide ve yargısal
uygulamada kabul edilmiştir.
Öte yandan, icra müdürünün borçlunun yazılı
itiraz beyanını açık bulmaması halinde, sözlü İtiraz olanağının da bulunduğunu
gözeterek, borçluya itiraz beyanını açıklattırabileceği, itiraz beyanı hakkında
gerekli açıklamanın İtiraz süresi içinde yapılması gerektiği de kabul
edilmelidir. İtiraz süresi geçtikten sonra ise itiraz hakkında açıklama ya da
değişiklik yapılması olanaklı değildir.
Tüm bu açıklamalar göstermektedir ki, borcun
tamamına itiraz halinde borçlunun sebep bildirmesi gerekmediği gibi itirazında
belli bir sözcüğü kullanması da zorunlu değildir. Önemli olan yasal süre içinde
şahsen veya yetkili kişiler eliyle itiraz iradesinin ortaya konulmasıdır. Bu
iradenin ortaya konulmasına karşın, tereddüt oluşması halinde itiraz süresi
içinde bu tereddüdün giderilmesi de olanaklıdır.
Somut olaya gelince:
Alacaklı şirket tarafından borçlu şirket
aleyhine 31.05.2007 tarihinde girişilen ilamsız icra takibinde borcun sebebi,
"23.01.2007 günlü 2.200,00.-YTL imar para cezası ve 14.05.2007 günlü
20,000,00.-YTL yapı denetiminden kaynaklanan gecikme nedeniyle ödenen kira
bedelinden oluşan 22.200,00.- YTL asıl ve bu alacağa uygulanan 142,32.- YTL
işlemiş faiz olmak üzere toplam 22.342,32.- YTL alacak" olarak
gösterilmekte olup, ödeme emrinin 07.06.2007 tarihinde borçluya tebliğ edilmesinden
sonra, borçlu şirketi temsil ve ilzama yetkili şirket müdürü Hakan tarafından,
uyuşmazlık konusu olan 13 Haziran 2007 havale tarihli dilekçe, icra müdürlüğüne
ibraz edilmiş ve borçlu şirkete ait fesihname, yıl sonu tespit tutanakları,
yapı denetim taksit para makbuz fotokopileri ile ruhsatlar ve imza sirküsü,
anılan dilekçeye eklenmiştir.
İcra müdürlüğünce zapta, "YK yapının
13.06.2007 tarihli itiraz (mal beyanı) dilekçesi dosyasına konuldu. Z.
katibi" açıklaması konularak, borçlu/şirket yetkilisinin ismi yazılıp,
imzası da alınmasına ve borçlu huzurunda dilekçenin itiraz dilekçesi olmadığı
yönünden herhangi bir karar verilmemesine karşın; bilahare 14.06.2007 tarihinde
ve borçlunun yokluğunda, "Borçlu şirket yetkilisi Hakan'ın 13.06.2007 tarihli
dilekçe ve ekleri incelendiğinde ne mal beyanı ve ne de itiraz mahiyetinde
sadece olan olayların izahı tarzında yazılı dilekçesinin dosyasına işlenmesine
ve alacaklı vekiline dairede tefhimine" dair karar verilmiş ve bu karar
borçluya bildirilmemiştir.
Nihayet, alacaklı vekilinin, takibin
kesinleştiğine dair beyanı ve borçlunun mallarının haczine dair 20.11.2007
tarihli talebi üzerine, borçlu şirket adresinde haciz uygulanmış; 23.11.2007
tarihinde de borçlu vekili tarafından eldeki şikayet yapılmıştır. Şu
açıklamalardan anlaşıldığı üzere; borçlu şirket temsilcisi, temsile yetkili
olduğuna ilişkin belgesini de ekleyerek icra müdürlüğüne ibraz ettiği
13.06.2007 tarihli dilekçesiyle takip konusu olan alacağa ilişkin teknik
açıklamalar yapıp, buna ilişkin belgeleri de dilekçesine eklemek suretiyle,
"İlgili 23.01.2007 tarihli 2200..YTL imar para cezası ve 14.05.2007
tarihli 20.000.- YTL yapı denetim firmasından kaynaklandığı iddia edilen para
cezaları 1.... İnşaat Turizm Paz. Tic. San. Ltd. Şti.'nin D Yapı Denetim
firmasından tebliğ aldığı fesihname sonrasında imalata devam etmesinden ve
ilgili taksitlerin gününde yatırmamasından dolayı ruhsat yenilenememesinden
kaynaklanmaktadır ... İlgili taksit tutarları inşaatın etaplarına bağlı olarak
yatırılmadan ruhsat yenileme işlemi gerçekleşememektedir" ifadelerine yer
vererek, borca itiraz iradesini ortaya koymuştur. Bu beyanların yasanın aradığı
anlamda borca itirazı kapsadığı, her türlü duraksamadan uzaktır. Açıktır ki,
dilekçede borcun kaynağı ve bu borcun şirketle ilgili olmadığı vurgulanmış ve
borcun sorumlusu olarak alacaklı şirket gösterilmiştir.
O halde, itiraz iradesinin bu şekilde ortaya
konulmuş olması, borca itirazın varlığını kabule yeterlidir.
Tüm bunların yanında; icra müdürlüğünün,
yukarıda ayrıntısı açıklandığı üzere borçlu temsilcisinin 13.06.2007 tarihli
dilekçesinin kabulüyle tutanağa geçirmesinden ve borçlu temsilcisinin imzasını
da almasından sonra, 14.06.2007 tarihinde ve bu defa borçlunun yokluğunda,
kendiliğinden; 13.06.2007 tarihli dilekçe ve eklerinin mal beyanı ve itiraz
mahiyetinde olmadığına dair tespit yaparak, dilekçenin dosyasına işlenmesi ve
alacaklı vekiline tefhimine dair karar oluşturup; bu kararı borçluya
bildirmemiş olması da, usul ve yasaya aykırı olduğu gibi, borçlunun yasal başvuru
hakkının kısıtlanması mahiyetindedir.
Hal böyle olunca; yerel mahkemece, borçlu
şirket temsilcisinin icra müdürlüğüne ibraz ettiği dilekçe kapsamının borca
itiraz niteliğinde olduğu benimsenerek, şikayetin kabulü ile müdürlük işleminin
iptaline karar verilmiş olması usule ve yasaya uygun olup; direnme kararı bu
nedenle onanmalıdır.
KARAR : Karşı taraf/alacaklı vekilinin temyiz
itirazlarının reddi ile, direnme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle
ONANMASINA, gerekli temyiz ilam harcı peşin alındığından başkaca harç
alınmasına mahal olmadığına, 13.05.2009 gününde oybirliği ile karar verildi.
Yorumlar
Yorum Gönder